Klasik tıp yaklaşımı içinde iken biraz daha sonuç odaklı düşünmemek mümkün değil. Çünkü bütün sistem bizi bir isme, bir teşhise yönlendirir. Bizim kendimizden beklentimiz de hastalarımızın bizden beklentisi de budur. “Benim hastalığım ne doktor?” mantığı bu yaklaşımda temel belirleyici gibi görünmektedir. Tanıyı bulursunuz ve ilgili ilacı yazarsınız. Özellikle akut durumlar için doğru ve hayat kurtaran bu bakış açısı kronik (uzun süredir var olan veya uzun sürme eğilimi olan) sorunlar için çok da iyi sonuçlar vermeyebilir. Örneğin sık öğünlerle besleniyorsanız, sık sık atıştırmalıklar tüketiyorsanız, şekerli besinlerden yoğun bir beslenme alışkanlığınız varsa bunlara eşlik eden insülin direnciniz varsa, vücudunuzda birçok değişiklik oluşmaya başlar. Saç dökülmesi, cilt kıvrımlarında renk değişiklikleri, sivilceler gibi görünür cilt değişiklikleri ile başlayan süreç enerji metabolizmasındaki bozulma nedeniyle keyifsizlik, halsizlik, yorgun olma, uyku düzensizlikleri, depresif duygu durum ile devam eder. Ayrıca kadınlarda değişik bölgelerde tüylenmeler, adet düzensizlikleri, gebe kalmak ile ilgili sorunlarda cabası. Tüm bu sorunların her biri için tek tek tedavi arayışına girmek, sonuç odaklı çözümler sunabilir ama sorunu tedavi etmeyecektir. Depresyon için psikiyatriste gitmek, tüylenme için endokrine gitmek, cilt sorunları için dermatolojiye gitmek gerekir. Oysa beslenme sıklığını azaltıp, ekmek ve şeker gibi glisemik indeksi yüksek gıdalardan kaçınıp beslenme alışkanlığınızı değiştirmek, yaşam tarzınızı biraz değiştirmenin yanı sıra enerji metabolizmasını düzenleyen destekler ile bozulan döngüleri düzenlemek uzun vadeli çözüm sağlayacaktır. Yani sonucu düzeltmek değil sağlığınızı bozan alışkanlıklardan kurtulmak: sebebi düzeltmek.